
Aura Nedir?
İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alan yani “aura”nın bir çok önemli fonksiyonu vardır. Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan çakralar aurada bulunurlar. Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışarıdan bir hastalığın yada negatif etkinin gelmesi çok daha güç olacaktır.
AURA NEDİR?
KATMANLARI VE RENKLERİ NELERDİR?
İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alan yani “aura”nın bir çok önemli fonksiyonu vardır. Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan çakralar aurada bulunurlar. Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışarıdan bir hastalığın yada negatif etkinin gelmesi çok daha güç olacaktır. Ancak auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara çok daha açık hale geliriz.
O halde auramızın güçlü ve sağlıklı olması fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir. Bunun yanı sıra ruhsal zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı ve güçlü olması gerekmektedir. Aura, birden çok katmandan oluşmuştur. Bu konuda araştırmacılar arasında çeşitli görüş ayrılıkları olsa da 7 katmanlı aurada, 4 ana katman konusunda genelde fikir birliği vardır.
Bu katmanlar eterik beden, duygusal beden, zihinsel beden ve astral-ruhsal bedendir. Bu katmanların her birinin kendine özgü özellikleri ve işlevleri vardır.
İnsanlar, algılama sistemindeki sınırlamalardan dolayı, fiziksel duyularla hissettiği, akılla kavrayabildiği ve zihninde resimsel hale getirebildiği, maddi dünyayı ve fizik bedeni, var olan tek gerçeklik olarak görür ve tanımlar.
Bu algılama ve tanımlama alışkanlığı, Evrensel Yaratılışı ve bütünlüğü oluşturan Madde-Enerji yapılanmasında, enerjinin göz ardı edilmesine, yok sayılmasına neden olarak insanoğlunu büyük bir yanılgıya düşürür. Fizik yasalarca da belirlendiği gibi, Madde-Enerji bütünlüğü Evrende hiçbir zaman kaybolmaz, sadece farklı şekil ve yapılara dönüşerek, sürekli ve sonsuz varoluş içerisinde yerini alır…
Madde bedenin görünüşü ardındaki aktif potansiyel, tüm işlevleri ve yetenekleriyle, bedenin, onsuz var olamayacağı karmaşık bir enerji sisteminden oluşur. Bu sistem çeşitli yapılardan meydana gelir.
Bu sistem içerisinde enerji kanalları gizli ve duyarlı bir damar ağı sistemine benzer. Enerji kanallarının görevi, Evrensel Yaşam enerjisini, enerji bedenler ve madde bedene ulaştırarak sisteme sokmaktır.
Evrensel Yaşam enerjisi, ”Mutlak” enerjiyi, tüm enerji şekillerinin “İlk” kaynağını temsil eder ve çeşitli Frekans-Düzlemlerde, kendini gösterir. ”Hava” bu ifade şekillerinden biridir ve Yaşam Enerjisini alma yollarından biridir.
Her yaşayan varlığın bilinç düzeyi, alınabilen ve saklanabilen Evrensel Yaşam enerjisinin frekanslarına bağlıdır. Hayvanların, İnsanlardan daha düşük frekans -titreşimleri vardır. İlerlemiş insanların da, gelişmenin başlarında olan insanlara göre daha yüksek frekans – titreşimleri olur.
Enerji bedenler, enerji yolları ve çakra’lar aracılığı ile birbirleriyle bağlantılıdır. Çakralar, yaşam enerjisinin çeşitli şekillerini alarak, dönüştürür ve sisteme dağıtırlar. Fizik beden ile enerji bedenlerimizin beslenmesi ve gelişmesi için gerekli olan frekanslara dönüştürürler. Bu işlemle beraber, çevrelerine de enerji verirler. Böylesine bir enerji sistemi ile insanlar; çevreyle, evrenle, yaratılışın farklı düzeylerindeki güçlerle sürekli bir alışveriş içindedirler.
İnsan yapılanmasında çeşitli enerji beden etkinlikleri vardır ve bu bedenlerin kendilerine özgü temel titreşim frekansları bulunur. Fizik bedene en yakın olan eterik beden en düşük frekansla titreşir. Astral ve zihinsel bedenler daha yüksek frekansta ve ruhsal beden en yüksek frekansta titreşir. Bu bedenlerin her biri, kendi frekans sınırları içinde bir enerji hareketine sahiptir. İnsan geliştikçe buna bağlı olarak frekansları da yükselir. Bu bedenler, kendi titreşim düzeylerinin bilincini taşırlar. Frekanslar yükseldikçe insan, Evrensel Yaşam enerjisinin, hislerin ve farkındalığın daha yüksek şekillerine ulaşır. Enerji bedenler, birbirinden ayrı değillerdir. Her biri farklı frekanslarda titreşirlerken, aynı zamanda birbirleri içinde de yayılırlar.
ENERJİ (ETERİK) BEDENİ
Şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer. Adeta fiziksel bedenin üzerine giyilmiş ve ona bire bir uyan bir elbise gibidir. Çakralar bu alanda bulunurlar ve auranın üst katmanlarından gelen enerjileri bedene alma işlevi yaparlar. Eterik bedenin temel işlevi fiziksel bedenin sağlıklı kalmasını sağlamak ve onu evrensel enerji alanı ile bağlantıda tutmaktır. Sağlıklı bir insanda genişliği 5-15 cm kadardır. Hastalık, yorgunluk ve stres gibi durumlarda eterik bedenin genişliği azalır.
Fiziksel bedenin, yaşamsal yaratıcı enerjisini ve fiziksel duyularını şekillendiren güçler burada bulunur. Eterik beden Yaşam Enerjisini ”Solar Pleksus” çakrası yoluyla güneşten ve “Kök” çakra yoluyla da Dünyadan alır. Bu enerjileri saklayarak, çakralar ve enerji kanalları ile, fiziksel bedene akan sürekli akımları besler. Bu iki enerji şekli, hücrelerdeki yaşam dengesini kurarlar.
Normalde, elle tutulamayan ve gözle görülemeyen bu koruyucu kalkan, bedenlerimizin dış etkiler nedeni ile değil, içsel nedenler ile hastalandığını gösterir. Bedenin doğal ihtiyaçları ve doğal bütünlükle paralel olmayan bir yaşam tarzı, alışkanlıklar ile birlikte, olumsuz duygu ve düşünceler, eterik yaşam gücünü harcayarak, enerji bütünlüğünün kuvvetini ve yoğunluğunu azaltır.
Böylece zayıf aura ile birlikte, bedenden çıkan enerji akımları eğikleşir, gedikler ve çatlaklar oluşur. Böylesi bir durumda da, yaşamsal enerji çatlaklardan dışarıya sızabilir. Hastalıklar, fiziksel bedende daha etkinlik sağlamadan, eterik auradaki bu bozulmalar görülerek tespit edilip, tanımlanarak tedavi edilebilirler.
Eterik beden ve Fizik beden, zihinsel bedenden kaynaklanan düşünce formlarına çok güçlü reaksiyonlar verirler. Bu nedenle pozitif düşünce, sağlık üzerinde çok etkindir.
Eterik beden zayıfladığında, kişinin enerji ve bilgi iletimi bozularak, zihinsel ilgisizlik, dengesizlik oluşur.
Bir kişinin eterik bedenine bakılarak sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olunabilir. Eterik beden fiziksel bedeni koruyucu bir tabaka gibi kuşatır ve zararlı maddelerin bedene girmesine izin vermez. Eterik beden aynı zamanda dış dünyaya yaşam enerjisi saçar.
Eterik bedeni sağlıklı ve güçlü olan insanlara yaklaştığınızda sizde kendinizi olumlu ve pozitif hissedersiniz.
Sağlıklı bir yaşam için eterik bedenin güçlü ve sağlıklı olması şarttır. Eterik bedeni zayıflamış biri hastalıklara açık bir durumdadır.
Eterik bedenin önemli bir işlevi de yüksek enerji bedenleri ile fizik beden arasında aracılık yapmasıdır. Bu da eterik bedenin sağlığını kaybetmesi durumunda duygusal, zihinsel ve astral aura katmanları ile kişinin bağlantısının Zayıflayacağı anlamına gelmektedir.
Bu durum bir çok psikolojik sorunun yanısıra önemli kişilik bozuklukları, depresyon hatta intihar eğilimini gündeme getirebilir.
İnsanların yanı sıra hayvanların ve bitkilerin de eterik bedenleri bulunmaktadır. Bir organı kopmuş bir insanın eterik bedeni her zaman o organ varmış gibi görünecektir. Aynı şekilde bir bitkinin yaprağını kesip Kirlian makinesiyle resmini çektiğinizde sanki yaprak tammış gibi görürsünüz. Bu da eterik bedenin bir bütün olduğunu ve sonradan ortaya çıkan kayıplardan etkilenmediğini göstermektedir.
Kişinin hafızasında bacağına ilişkin imgeler oldukça, eterik bedende o bacak kesilmiş olsa bile yer alacaktır. Eterik bedeni doğru anlamak ve eterik bedeninizin güçlenmesi için çalışmalar yapmak sağlık açısından çok önemlidir.
DUYGU BEDEN
Eterik bedenin üstünde bulunan ve siyahımsı yapıya sahip olan bir katmandır. Gökkuşağının tüm renklerini barındıran duygusal bedenin o anki rengi kişinin duygusal durumuna göre değişir. Zihinsel bedenden gelen üst düzey enerjiler duygusal bedene ulaşır ve burada bir değişimden geçerek zihinsel bedene iletilir. Kişinin duygusal yapısı bu katmanla ilgilidir. Üst katmanlardan gelen enerjiler burada duygusal anlamlar kazanır ve kişiye özel duygusal süzgeçten geçtikten sonra anlam kazanarak eterik bedene aktarılır.
Aurada; kişinin o anki ruhsal durumuna göre değişen renklerin en iyi algılanacağı alan burasıdır. Örneğin o anda çok öfkeli olan birinin, koyu duygusal bedeninde koyu kirli kırmızı renk hakim olacaktır. Duygusal bedenin durumu kişinin duygusal yapısı ve anlık duyguları ile ilgili bilgiler verir.
Duygulardaki tüm iniş-çıkışlar, duygu beden tarafından auraya yayılır. Duygusal aura sürekli hareket halindedir, duygul beden bu nedenle tüm anlık duyguları yansıtır. Duygu beden, kararsız duygular, bilinçli veya bilinçsiz korku ve saldırganlıkların yanısıra, yalnızlık, terkedilmişlik, özgüven eksikliği ve benzeri duyguları saklayarak taşır.
Bu titreşimler, duygusal aura aracılığı ile dış dünyaya gönderdiğimiz kişisel mesajlarımızı oluştururlar. Çeşitli tarzdaki mesajlardan oluşan bu titreşimsel-frekanslardan, karşılıklı manyetik bir çekim alanı oluşur. Dışarı gönderilen enerji titreşimleri, benzeri tarzdaki titreşimleri çekerek onlarla birleşir, yoğunlaşır ve daha etkin, daha büyük bir enerji yoğunluğu oluşturur.
Bu sayede, çevremiz, bilinç ve bilinçaltından geçirdiğimiz bütün yönleri, bize gösteren bir “AYNA” görevi yapar.
Kişi, içinde kararsız korkular taşıyorsa, bu korkuyu taşıyan ve destekleyen koşul ve titreşimleri kendine çekecektir. Kişi dışa reaksiyonel olarak yansıtmasa bile, içinde saldırganlık hislerini taşıyorsa, bu sayede taşıdığı ve yaydığı titreşimler, bir özel frekans – düzlemden sinyal olarak yayınlanır. Bu yayın, bir anons vazifesi görürcesine çevredeki aynı band üzerinden yayın yapan diğer frekansları kendi üzerine çekerek toplar ve kişi tekrar tekrar, öfke ve saldırganlıklarını dışa vuran varlık ve olaylarla karşılaşır.
Birey; ”SEVGİ”, ”ŞEFKAT” ve “HOŞGÖRÜ” deki yaşadığı tıkanmalar ve bu duygu formlarının tekrar tanımlanabilmesi dürtüsünün verdiği arayışlarla, ayrılıklara yönelir. Bilmediği, tanımadığı, sevgi ve şefkati aramaya başlar, nedenini bilemediği bir hüzünle, yerine oturamayan bu kararsız duygu titreşimleri formlarıyla.
Bu arayış; yeni bir tanımlama ile, kararsız duyguların, kararlı bir şekilde yerine oturmasına kadar sürer. Diğer yönlerdeki, öfke, kin, nefret, korku, kaygı ve benzeri gibilerden meydana gelen duygu titreşimleri de aynı tarzda yayımlanarak, etkileşim, gelişim ve sonuca ulaşırlar.
Bir insan, bilinçli şekilde sevgi ve hoşgörü için çabalayıp, bilinçsizce zıt duygu frekansları yayıyor veya özgüvende eksikliklerin olduğu titreşimler yayıyorsa, bilinçli hedefe ulaşımı zorlaşacak veya engellenecektir.
Astral beden, eğer duygusal sorunlar çözülmemişse, süregelen “Tekamüler Süreçte” bu tıkanıklıkları, eksikleri taşıyacaktır. Astral bedende saklanan, yaşayan çözülmemiş deneyimler, tekrarlanmak üzere yaşam koşullarını ve olayları etkilemeye devam edecektir.
Yaradılış şeklimizi ve enerji yapılarımızın işleyişini anladığımızda, kendimizi “KURBAN” olarak görmek yada kendi zayıflık ve çaresizliklerimizden, diğer insanlar ve çevremizi sorumlu tutmak gibi bir yanılgıya düşmeden, toparlanmalı ve bu duruma son verme çaba ve çalışmalarını yoğunlaştırmalıyız.
Farkına varma, kendi içinde düşündürücü bir özgürlük enerjisini temsil eder çünkü, şimdi farkındalığımızla gördük ki, kaderimiz büyük ölçüde kendi elimizdedir ve artık kendimizi değiştirerek, yaşamımızı da değiştirebiliriz.
ZİHİN BEDEN
Duygu bedeninin bitiminde başlar ve astral bedene kadar uzanır. Genelde rengi sarıdır. Fikirlerimizin yapısını barındırır ve düşünce formları bu bedende görülebilir.
Hastalıklarımızın büyük bir çoğunluğu zihinsel bedenimizden kaynaklanmaktadır. Tüm hastalıkların zihinsel nedenlerinin olduğu artık bir çok araştırmacı ve modern tıp tarafından da ortaya konmuştur.
Zihinsel bedenin en önemli özelliği güçlü olduğu zaman kişinin başka insanların etkisi altında kalmaması ve özgür iradesiyle kendi kararlarını verebilmesidir. Zihinsel beden zayıfladığında ise, kişi kararsızlık halindedir ve sürekli başka insanların etkisinde kalarak yaşamına devam eder. “Başkaları ne der” mantığını sürekli öne süren ve yaşamını başkalarının ne düşüneceğine göre planlayan bir kişinin zihinsel bedeni son derece sağlıksızdır.
Olumsuz düşünceleri elemek ve yerlerine olumlu düşünceler yerleştirmek de zihinsel bedenin en önemli işlevidir. Düşüncelerimizin yaşamımızı hangi boyutlarda etkilediğini gözümüzün önüne getirdiğimizde zihinsel bedenimizin önemini daha iyi anlayabiliriz. Hastalıkların önce zihinsel bedende oluşması ve daha alt bedenlerden fiziksel bedenimize geçmesi de zihinsel bedenin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
RUH (ASTRAL) BEDEN
Astral bedenimizin titreşimi diğer bedenlere göre çok daha yüksektir ve algılanması da diğer bedenlere göre daha zordur. Evrensel enerjiler astral bedenimizden auramıza girerler ve burada bir değişime tabi tutularak zihinsel bedene aktarılırlar. Astral bedende ortaya çıkan bir sorun er geç daha alt bedenlere ve oradan da fiziksel bedene yansıyacaktır.
Astral beden kişinin bütün ile bağlantısını simgeler. Bütünle bağlantısı güçlü olan bir insanın ruhsal bedeni sağlıklı olacak ve evrensel enerjiyi en iyi şekilde alarak diğer katmanlara ulaştıracaktır. Bu evrensel enerji zihinsel katmanda bir değişimden geçecek, duygusal katmanda daha farklı bir yapıya bürünecek ve en son eterik bedenden çakralar vasıtasıyla fiziksel bedene geçerek kişinin yaşam enerjisi haline gelecektir. Ancak bunun için öncelikle astral bedenin sağlıklı olması gerekmektedir.
Astral bedenin genişliği kişinin ruhsal gelişimiyle doğru orantılıdır. Ruhsal olarak gelişmiş bir kişinin astral bedeni çok uzaklara ulaşabilir. Astral beden kendi yapısına en uygun olan enerjileri alır ve alt bedenlere iletir. Astral bedenin gelişimi ile alınan enerjinin kalitesinde de değişiklik olacaktır ve bu kişinin tüm yaşamını etkileyecektir.
Ruhsal açıdan gelişmiş olan insanların yanında huzur, sükunet hisleri duymamız ya da bu kişilerin şifa enerjisi dağıtmaları ruhsal bedenlerinin canlı, parlak ve güçlü olmasıyla ilişkilendirilir.
Yaratılışımız, yaratılışın titreşim ve kanunları, renk ve şekilleri, koku ve sesleri ile sonsuz bir düzende yer alır, kendini gösterir. Bu sonsuz düzen içinde aslında ayrı olduğumuz, uzak olduğumuz hiçbir şey yoktur.
Ayrılık, yalnız kalma, içsel boşluk duyguları, çeşitli kaygılar ve ölüm korkusu, yalnız kendi içliğimizde bulabileceğimizi, dış dünyada aramamıza neden olur. Bu durum,başkalarının sevgi ve takdirine, fiziksel ve düşünsel tutkularımıza, başarıya ve maddesel varlıklara bağımlılaşarak,”ASL”olanın sevgi ve takdirini unutmamızı sağlayarak, içimizdeki boşluğu bu arayışlarla doldurmaya çalışırız.
Çevremizdeki insanların ya da gurupların, toplulukların, takdir ve onayına o kadar güçlü ihtiyaç hissediyoruz ki, asıl kökümüzün, BİR’in, Bütün’ün, “YARADAN” ın, takdir, onay ve sevgisini unutarak, insanların, toplumun ve kendimizin yapay beklentilerine karşılık verebilmek için,yaşamımızı ve isteklerimizi bastırarak değiştirebiliyoruz. İçten gelen duygularımızı ve Evrensel olgu ve oluşların yönlendirmelerini bastırıyoruz.
Kalbinizde kalın.. J